DANIŞTAY YEDİNCİ DAİRE K: 2001/784, E:2000/1291 SAYILI,
19.03.2001 TARİHLİ KARARI
Temyiz İsteminde Bulunan : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına ... Gümrük Müdürlüğü
Karşı Taraf : ... Limited Şirketi
Vekili : Av. ...
İstemin Özeti : ... Gümrük Müdürlüğünde yükümlü şirket adına tescilli 17.6.1992 gün ve 190 sayılı gümrük giriş beyannamesi muhteviyatı eşyanın beyan edilen kıymetinin düşük bulunması üzerine, idarece tespit edilen fiyat esas alınarak yapılan ek gümrük vergi ve resimleri tahakkukuna vaki itirazın, Gümrük Yönetmeliğinin 409'uncu maddesine göre süre aşımı yönünden reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden ... Vergi Mahkemesinin ... günlü,... sayılı kararını; tüzel kişilere yapılacak tebliğin, kanuni temsilcilerine, bunun kanunda yazılı sebeplerle mümkün olmaması halinde ise, memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı; kanuni temsilcinin şahsi firmasına ait iş yerinde bulunan işçisine yapılan tebligatın, bu firmanın vergi borçlarına ilişkin tebligatlarda söz konusu olabileceği; olayda, davacı Şirket adına yapılan ek tahakkuka ilişkin tebliğ alındısında, tebligatın ‘...'in işçisi ...'a tebliğ edildi.’ şerhini ihtiva ettiği; şerhte sözü geçen ‘...’in de davacı... Limited Şirketinin değil, kanuni temsilcisi ...'nin şahsi firması olduğu anlaşıldığından; bu firmanın iş yerinde çalışan işçiye yapılan tebligatın, davacı şirkete yapıldığının kabulüne olanak bulunmadığı; bu durumda, ek tahakkuktan 18.6.1995 tarihinde haberdar olduğunu bildiren davacı Şirketin, 19.6.1995 tarihinde yapmış olduğu itirazın, anılan tarihe göre süresinde olduğunun kabulü gerekeceğinden; aksi yolda verilen temyize konu kararda isabet görülmediği gerekçesiyle bozan Danıştay Yedinci Dairesinin 21.4.1999 günlü, E:1998/759; K:1999/1612 sayılı kararına uymak suretiyle yeniden yapılan inceleme sonucu; 17.6.1992 tarihinde fiilen ithal edilen eşya nedeniyle yapılan ek tahakkukun, olay tarihinde yürürlükte bulunan 1615 sayılı Gümrük Kanununun 86'ncı maddesinde öngörülen 3 yıllık zaman aşımı süresi geçirilerek, 18.6.1995 tarihinde yükümlüye tebliğ edildiği anlaşıldığından, zaman aşımına uğrayan söz konusu vergilerin davacıdan istenilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden ... Vergi Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararının; davacı adına yapılan ek tahakkukun usulüne uygun olarak tebliğ edildiği; söz konusu tebliğ üzerine 15 günlük süre geçirildikten sonra yapılan itirazın süre aşımı nedeniyle reddinde isabetsizlik bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi Selman Aydın'ın Düşüncesi: Uyuşmazlık, yükümlü tarafından ithal edilen eşyanın beyan edilen kıymetinin düşük bulunması üzerine yapılan ek tahakkuka vaki itirazın süresinde olmadığından bahisle reddedilmesinden doğmuştur.
1615 sayılı Gümrük Kanununun 78'inci maddesinde itiraz sebepleri sayılmış, tahakkukun tebliği ve itiraz süresi 79'uncu maddede düzenlenmiş, 80'inci maddesinde 78'inci maddenin 1, 2, 3 ve 6'ncı fıkralarında yazılı sebeplerle yapılacak itirazların 81'inci maddeye göre sırasıyla gümrük müdürlükleri gümrükler başmüdürlükleri, Gümrükler Genel Müdürlüğünce karara bağlanacağı, Gümrükler Genel Müdürlüğünün kararlarına karşı idari yargı yolunun açık olduğu belirtilmiştir.
Gümrük Kanununda itirazın süresi içinde yapılmaması halinde yapılacak işlem konusunda herhangi bir hükme yer verilmemiş, bu husus Gümrük Yönetmeliğinin 410'uncu maddesinde düzenlenmiştir. Sözü geçen maddede ‘süresi içinde yapılmadığı idare amirlerince yapılacak inceleme sonucundan anlaşılan itirazlara ait dilekçeler muameleye konmaz ve bu durum itirazı yapan mükellefe yazı ile bildirilir.’ hükmü yer almıştır.
Yukarıda değinilen mevzuat hükümleri uyarınca, ek tahakkuka süresinde itiraz edilmediğinden bahisle idarece tesis edilen işleme karşı açılan davada mahkemece; itirazın süresinde yapılıp yapılmadığının incelenmesi süresinde yapıldığı sonucuna varılıyorsa işlemin iptaline karar verilmesi, işin esasının incelenmemesi gerekmektedir. Mahkemece işlemin iptal edilmesi halinde ise sözü edilen Kanunun 81'inci maddesi hükmü uyarınca, gümrük müdürlüğünce itiraz yerinde görülmezse vergi miktarına göre gümrükler başmüdürlüğüne veya Gümrükler Genel Müdürlüğüne gönderilmesi gerektiği tabii olmakla, olayda idari itiraz prosedürleri tamamlanmadan, dolayısıyla itiraz hakkında esastan tesis edilmiş bir işlem olmadan açılan davada, mahkemece işin esasına girmek suretiyle verilen kararda isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Bilgin Arısan'ın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp, vergi mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket tarafından 17.6.1992 tarihinde fiili ithali gerçekleştirilen eşya nedeniyle yapılan ek tahakkukun, şirketin kanuni temsilcilerinden birinin şahsi işletmesinde, söz konusu kişinin işçilerinden birine, 23.5.1995 tarihinde tebliğ edildiği; ek tahakkuka 19.6.1995 tarihinde vaki itirazın, Gümrük Yönetmeliğinin 410'uncu maddesi uyarınca, süre aşımı nedeniyle reddedildiği; bu ret işleminin iptali istemiyle açılan davanın, mahkemece, adresinde bulunamayan davacı şirkete, polis tarafından tespit edilen adreste yapılan tebligatta usulsüzlük bulunmadığı, bu nedenle, 15 günlük yasal süre geçirilerek yapılan itirazın süre aşımı nedeniyle reddinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği; Dairemizce, tüzel kişilere yapılacak tebliğin, kanuni temsilcilerine, bunun kanunda yazılı sebeplerle mümkün olmaması halinde ise, memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı; kanuni temsilcinin şahsi firmasına ait iş yerinde bulunan işçisine yapılan tebligatın, bu firmanın vergi borçlarına ilişkin tebligatlarda söz konusu olabileceği; olayda, davacı Şirket adına yapılan ek tahakkuka ilişkin tebliğ alındısında, tebligatın ‘...'in işçisi ...'a tebliğ edildi.’ şerhini ihtiva ettiği; şerhte sözü geçen ‘...’in de davacı ... Limited Şirketinin değil, kanuni temsilcisi ...'nin şahsi firması olduğu anlaşıldığından; bu firmanın iş yerinde çalışan işçiye yapılan tebligatın; davacı şirkete yapıldığının kabulüne olanak bulunmadığı; bu durumda; ek tahakkuktan 18.6.1995 tarihinde haberdar olduğunu bildiren davacı Şirketin, 19.6.1995 tarihinde yapmış olduğu itirazın, anılan tarihe göre süresinde olduğunun kabulü gerekeceğinden; aksi yolda verilen temyize konu kararda isabet görülmediği gerekçesiyle bozulduğu; mahkeme tarafından, 17.6.1992 tarihinde fiili ithali gerçekleştirilen eşya nedeniyle yapılan ek tahakkuk, 18.6.1995 tarihinde tebliğ edildiğinden, uyuşmazlığa konu vergilerin zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle ek tahakkukun iptal edildiği anlaşılmıştır.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 1615 sayılı Gümrük Kanununun 79'uncu maddesine göre kendilerine ek gümrük vergi ve resmi tahakkuku tebliğ edilen mükelleflerin, idari dava açmadan önce; bu tahakkuka, tahakkuk kağıdı üzerine atılan imza veya yazılı tebliğ tarihinden itibaren onbeş günlük süre içerisinde anılan Kanunun 78'inci maddesinde yazılı sebeplerin biri veya birkaçı ile itirazda bulunmaları; ancak bu itiraz üzerine, aynı Kanunun 81 ve 84'üncü maddelerinde, dayanılan sebebe göre, öngörülen prosedürün işletilmesi sonucu tesis edilen nihai işlemi, 2577 sayılı Kanunun 7'nci maddesinde yazıl genel dava açma süresi içerisinde, idari davaya konu etmeleri gerekmektedir. Olayda olduğu gibi, mükelleflerin itirazlarının, gümrük müdürlüklerince, 79'uncu maddede öngörülen süre içerisinde olmadığı gerekçesiyle incelenmeksizin reddedilmesi, söz konusu itiraz prosedürünün işlemesini engelleyen; dolayısıyla, sonuçta, mükelleflerin itiraza konu ek tahakkukun hukuka uygunluğunu dava yoluyla denetletme olanaklarını ortadan kaldıran, kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlem tesisidir. Bu işlem, idarece geri alınmak veya idari yargı yerince iptal edilmek suretiyle, hukuk düzeninden kaldırılmadıkça, idari prosedürün yeniden işletilmesi ve idari dava hakkının kullanılması olanaklı değildir. Bu şekilde tesis edilen işlemlerin idarece geri alınmalarının veya konu edildikleri davada idari yargı yerlerince hukuka aykırı bulunmaları sebebiyle iptal edilmelerinin hukuki sonucu da, idarece, söz konusu itiraz prosedürünün işletilmesi ve bu prosedürün nihai aşamasında tesis edilen idari işleme karşı mükellefin idari dava açma hakkının doğmasıdır. Bu bakımdan; itirazın süre aşımı sebebiyle reddine dair işlemi iptal eden idari yargı yerinin, bu kararın gereği olarak, idari prosedürün idarece işletilmesinden önce, tahakkukun da hukukiliğini incelemesi ve bu incelemenin sonucuna göre tahakkuk hakkında da karar vermesi, Yargılama Hukukuna uygun değildir.
Bu nedenle, Dairemizin bozma kararına uyan Vergi Mahkemesince, dava konusu işlemin iptali yolunda verilecek kararla yetinilmesi gerekirken, tahakkukun hukukiliği hakkında da inceleme yapılarak, tahakkukun iptaline karar verilmesinde isabet bulunmadığından, temyize konu kararın bozulmasına, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca karar verilmesine gerek olmadığına, 19.3.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.